Tükürük bezleri büyük (majör) ve küçük (minör) bezler olarak iki gruptan oluşur. Her iki tarafta kulak ön ve altında yer alan parotis tükürük bezleri, çene altı tükürük bezleri ve dilaltı tükürük bezleri majör tükürük bezleridir. Ağız içinde, dudak ve damakta çok sayıda küçük (minör) tükürük bezi mevcuttur. Tükürük bezlerinin görevi ağzı nemlendiren, mikroplara karşı dezenfektan etki yapan ve sindirime yardımcı enzim adı verilen proteinleri içeren tükürük salgısını üretmektir. Majör ve minör bezlerden günde 0,5 ila 1,5 litre arasında tükürük salgısı üretilerek ağız içine boşaltılmaktadır.
Bu grup hastalıklar kendi içinde tümoral olmayan ve tümoral yani kitle oluşumu ile seyreden hastalıklar olarak iki alt grupta değerlendirilmektedir. Bu sınıflama içinde en sık karşılaşılan hastalıklar şu şekildedir;
Kabakulak en sık rastlanılan viral tükürük bezi hastalığıdır. Kulak ön ve altında yer alan parotis bezini etkileyen bu hastalık genellikle 4-6 yaş çocuklarda izlenir. Hava yolu ile bulaşan virüs vücuda girdikten 14-21 gün sonra her iki tarafta kulak altında ağrı, şişme, hassasiyet ve ateş ile başlar. Parotis bezi çevresindeki kaslarda spazm oluşmasına bağlı ağız açma güçlüğü gelişebilir. Tanı hikâye ve kanda kabakulak virüsüne karşı savunma sisteminin ürettiği antikorların izlenmesi ile konulur. Özel bir tedavi gerektirmez, istirahat, sıvı alımı ve ateş düşürücü, ağrı kesici ilaçlar genellikle yeterlidir.
Nadiren virüsün beyin, böbrek, iş kulak ya da testisleri etkilemesine bağlı komplikasyonlar gelişebilir. Bu durumda etkilenen organa yönelik özel tedaviler gerekli olabilmektedir. Kabakulak aşısının uygulanmaya başlaması ile görülme sıklığı oldukça azalmıştır.
Sıklıkla parotis bezinde izlenen bu hastalık kulak önünde ve altında aniden oluşan ağrı, şişlik, ciltte kızarıklık ve hassasiyet ile ortaya çıkar. Genellikle yetersiz sıvı alan, ileri yaş, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ve sıklıkla yatarak tedavi gereken ameliyat sonrası dönemlerde izlenir. Muayenede tükürük bezlerinin kanallarının ağız içine açılma bölgelerinden iltihaplı akıntı görülür. Tedavinin gecikmesi durumunda apse oluşumu ya da iltihabın yayılmasına bağlı özellikle ileri yaştaki hastalarda hayati tehlike içeren enfeksiyon tablosuna neden olabilir. Tedavi tükürük kanalından alınan kültüre göre belirlenen antibiyotiklerle yapılır.
Genellikle azalmış tükürük salgısı üretimi ve koyu salgının tükürük kanalları içinde birikmesi sonucu oluşan zamanla ilerleyici bir iltihap şeklidir. Tükürük salgısının yavaşlaması ağız içinde normalde bulunan bakterilerin kanal içinden tükürük bezine doğru yayılmasına neden olur. Kronik iltihap tükürük kanalının yapısını ve salgı yapısını değiştirerek zamanla problemin kalıcı hale gelmesine neden olur. Kanal içinde uzun süre kalan taşlar da bu problemin gelişmesine neden olabilirler. Tekrarlayan akut iltihaplar, vücut savunma sistemi zayıflıkları, ışın tedavileri, sigara kullanımı, ağız hijyeni bozukluğu bu hastalığa zemin hazırlayabilir. En belirgin şikâyet özellikle yemekler sırasında artan ağrılı şişliklerdir, genellikle ateş, kızarıklık gibi akut iltihap bulguları olmaz. Tedavide sıvı alımının artırılması, masaj ile salgının boşalmasına yardımcı olunması, akut alevlenmelerde antibiyotik tedavisi ve bu tedavilere cevap alınamayan durumlarda tükürük bezinin cerrahi olarak çıkartılması uygulanmaktadır.
Ağızda kuruma aynı zamanda tat alma duyusunda zayıflama, yutma güçlüğü, ağrı, diş çürümeleri gibi problemlere de neden olabilmektedir. Parotis bezi hastalıklarında karşılaşılabilen bu problem stres, şeker hastalığı, kronik iltihaplar ve ışın tedavisi gibi faktörlere bağlı da oluşabilmektedir. Tedavide probleme neden olan hastalığın tedavisi, sıvı alımının artırılması, tükürük salgısı artırıcı ilaçlar ve yapay tükürük kullanılmaktadır.
Tükürük bezlerinden kaynaklanan tümörlerin % 70-80 i parotis bezinden kaynaklanmaktadır, parotis tümörlerinin %80 i iyi huylu tümörlerdir buna karşılık çene altı tükürük bezinde %15 oranında tümör görülürken bu tükürük bezinde iyi huylu tümör oranı % 50-60, dilaltı ve küçük tükürük bezlerinde tümör görülme oranı %10 civarında iken bu tümörlerin iyi huylu olma oranı %35 dir.
Tükürük bezi kaynaklı tümörler genellikle 50-70 yaşlarında yavaş büyüyen kitleler olarak ortaya çıkarlar. Tanıda muayene ve radyolojik tetkiklerin yanı sıra ince iğne biyopsisi önemli yer tutmaktadır. İğne biyopsisi ile tümörün iyi ya da kötü huylu olduğunun ayrımı yapılmakta tedavi planı bu doğrultuda şekillenmektedir.
İyi huylu tükürük bezi tümörlerin büyük kısmı 30-60 yaşları arasında ve kadınlarda daha fazla görülen mikst tümör ya da pleomorfik adenom adı verilen tümördür. Genel olarak bütün iyi huylu tümörlerde cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Bu ameliyatsırasında tümörün bulunduğu tükürük bezi bütün olarak çıkartılmaktadır. Parotis tükürük bezinin önemli özelliği yüzdeki kasları hareket ettiren yüz sinirinin kulak kemiği alt kısmından çıktıktan sonra yüz kaslarına giderken bu bezin içerisinden geçmesi ve bez içinde iken dallarına ayrılmasıdır. Bezin sinirin ve dallarının üzerinde kalan kısmı yüzeyel lob, altında kalan kısmı derin lob olarak isimlendirilmektedir. İyi huylu parotis tümörlerinde derin lobun tümör tarafından tutulumu yoksa cerrahide sadece yüzeyel lob çıkartılmaktadır.
Kötü huylu tükürük bezi tümörleri baş ve boyun bölgesinde görülen kötü huylu tümörlerin %3-4 ünü oluştururlar. Bu tümörlerin oluşma nedeni tam olarak bilinmemekle beraber viral enfeksiyonların, radyasyona maruz kalmanın, çevresel faktörlerin ve genetik özelliklerin etkili olduğu düşünülmektedir. Kötü huylu tükürük bezi tümörleri en sık (%75-80) parotis bezinde, %15-20 oranında çene altı tükürük bezinde ve nadiren dilaltı ya da minör bezlerde izlenmektedir.
Tükürük bezlerinde çok farklı tipte tümörler görülebilmekle beraber en sık karşılaşılan tümörler mukoepidermoid karsinom (%45) ve adenoid kistik karsinomdur (%22). Kötü huylu tümörler tümörün klinik davranışına, yayılma hızına ve yapısal değişiklik derecesine göre düşük, orta ve yüksek dereceli (grade) olarak gruplandırılmaktadır. Yüksek dereceli tümörler daha saldırgan, çevre dokulara ve boyun lenf bezlerine yayılma eğiliminde, uzak metastaz riski yüksek olan tümörlerdir. Malign tükürük bezi tümörlerinin tedavisinde ilk seçenek cerrahidir. Ameliyat sırasında tümörün çevresinde tümör yayılmamış normal doku içerecek şekilde geniş olarak çıkartılması gerekir. Tümör tarafından tutulum olmadığı sürece ameliyat bölgesinden geçen yüz siniri, dil duyusunu alan sinir gibi önemli sinirler korunmalıdır. Boyundaki lenf bezlerinde saptanmış tümör sıçraması saptanan ve belirgin tutulum saptanmamış olsa bile boyun lenf bezlerine metastaz yapma riski yüksek olan tümörlerde ameliyat sırasında komşu lenf bezleri de çıkartılır (boyun diseksiyonu ameliyatı). Radyoterapi küçük tümörlerde nadir olarak asıl tedavi olarak seçilebilir. Büyük ve yayılma riski yüksek tümörlerde ise cerrahi sonrasında ameliyat bölgesine radyoterapi verilerek aynı bölgede tümör tekrarının önlenmesi amaçlanmaktadır.
Diğer sağlık problemleri nedeni ile ameliyata uygun olmayan hastalarda ve tümörün ileri derecede bölgesel yayılım ve/veya uzak metastaz yapmış olduğu hastalarda ilaç tedavisi (kemoterapi) tercih edilebilmektedir.
Tükürük bezleri, ağız içinde ve çevresinde bulunan bezlerdir ve tükürük salgılamakla görevlidirler. Tükürük, sindirim sürecine yardımcı olur, ağzı nemlendirir, yiyecekleri yumuşatır ve dilin temizlenmesine yardımcı olur.
Tükürük bezi hastalıkları çeşitli sorunları içerebilir. Bunlar arasında tükürük bezlerinin iltihaplanması (sialadenit), tükürük taşları, tükürük bezi tümörleri, Sjögren sendromu gibi otoimmün hastalıklar, ve tükürük bezi enfeksiyonları bulunabilir.
Tükürük bezi hastalıklarının nedenleri çeşitlidir. Tükürük taşları genellikle tükürükteki minerallerin birikmesi sonucu oluşurken, tükürük bezi tümörleri genellikle kanserle ilişkilendirilir. Sjögren sendromu gibi otoimmün hastalıklar ise vücudun kendi dokularına saldırması sonucu ortaya çıkar.
Tükürük bezi hastalıklarının tedavisi, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişir. Tükürük taşları genellikle sıvı alımının artırılması, ağrı kesiciler veya bazen cerrahi ile tedavi edilir. Tümörler genellikle cerrahi müdahale, radyoterapi veya kemoterapi gibi yöntemlerle tedavi edilir. Otoimmün hastalıklar için ise genellikle ilaç tedavisi ve semptomların yönetimi amaçlanır. Tedavi planı genellikle bir KBB uzmanı veya bir tükürük bezi uzmanı tarafından belirlenir.